Rek.+ Hayvan barınak

Yasaklı Site

31 Aralık 2014 Çarşamba

Sevgilidir Kıskanır (Makale)




AŞIRI KISKANÇLIK, İNSANIN PARTNERİNE ve KENDİSİNE GÜVENSİZLİĞİDİR

Güzelliğinize  sevgilinizin  etkisi  ne kadar  onun  sözleri  ne kadar laf  ediyor  sizi veya ne
kadar  hevesinizi  kırıyor  Sevgilinizin  fikirlerini  dinlemek  hepsinden  daha  zor olsa  gerek.
Dekolte  sevmeyen  bir  eş yüzünden   gardırop  değiştirmek  bile  aklınızdan  geçebilir.



Birlikte  olduğu insanı  sade  görmeyi  tercih  eden  erkekler  dikkat  çekici  kıyafetlerden, ağır
bir  makyajdan  ve  abartılı  saç  modelinden  nefret  eder.  Nedendir  bilinmez, bordo ojeye
karşı da  tarifsiz  bir  antipatileri   vardır.  Ancak  nedense  yoldan  geçen  yada kafe  nin  çapraz köşesinde  oturan  afeti  devran dan da  gözlerini  alamazlar.  Bu durum da  sizin ortalığı  ayağa kaldırmak  gibi  bir  lüksünüz  ortaya  çıkabilir  elbette.



Sevgilisinin  dikkat  çekmesini  isteyen  ve bundan  gurur duyabilen  erkekler de  yok değil  
fakat  sayıları   oldukça  düşük.  Onlar  kendilerine  ve  eşlerine  sonsuz  güven  duyan 
cinstendir ve  dünya  yüzeyinde  ne yazık  ki   nesilleri  tüketmek  üzeredir. 



Birde  kadınların  böyle  bir  erkekle  karşılaştığında  içine düştüğü  tuhaf  durum  vardır. 
O da  beni  kıskanmıyor.  Acaba  beni  sevmiyor mu   onun psikolojisidir.
Çocukluğunuzdan  beri  etrafınızda  sizi  koruyan  gözleyen erkeklerin  varlığına  alışmış olduğunuz için  sevgiliniz den  de  aynı  şeyleri  bekleye bilirsiniz  Kıskanılmasının  dozunda olanı  sevgi göstergesidir diye  düşünenlerin  saysı  hiç de  az değildir. 

Hafif  makyaj, sadeliği  seven hemen hemen  tüm erkekler için  kusursuz güzelliği  ifade eder.
Bunun  yanında  size yakışan  ve ölçülü  bir  dekolte  kıyafet  de  onun için  mükemmel  bir seçim.



Sizin  üzerinizde  görmekten  zevk  alacağı   bir kıyafet   size  hediye  etmeyi   düşünerek  incelik gösterebilir.  ve  sizi   daha  hoş   daha  seksi  olmaya   edebilir.
Bunu  giyerek  hem  sevgilinizi  mutlu  edebilir.  hem de  onun size  güzel  bulmasının keyfini çıkarabilirsiniz. 

Saç konusunda  birçok  erkek hala  uzun  saçtan  vazgeçememiş  ve kısa  saçı benimseyememiştir. Uzun  saçın  kadını  daha  farklı   kıldığına  inandıklarından  bu ayrıcalığı güzel   ve çekici  bulurlar Tabii ki   uzun  olmasının  yanı  sıra  bakımlı  olması da  çok önemli  bir faktördür  saç ve kıyafetin  yanın da  erkeklerin  bir  çoğu  ellere  çok  dikkat  eder.

Sevgiliniz  istisna erkeklerden biri değilse onunla alışverişe çıkma hayalleri kurmayın unutmanız gereken  şey  hemen, hemen  bütün erkeklerin  alışverişten  nefret ettikleridir.
Sizinle  zorla  mağazaları  dolaşıyor  olsa  bile  O nedenle  sevgilinizden  bu  konuda  fazla bir şey beklemeyin. Hem  alışveriş  yapmaması  belki  sizi de  sürekli  bir şeyler  satın almak konusunda bütçenize  katkıda buluna bilir.

Konuk yazar Zerrince__ 




Share
Bizi Takip Edin

12 Aralık 2014 Cuma

Kibritçi Kız Masal


MASALLAR DİYARINDA BİR KİBRİTÇİ KIZ

Buz  gibi   soğuk  bir  yılbaşı  gecesiydi. Sahiden  de  Dondurucu   kavurucu  bir soğuk vardı.
İnsanın  iliklerine  kadar  Üşüdüğü  gecelerden  biriydi.  Yoldan geçenler  paltolarının  yakasını  kaldırmışlar,  atkılarına bürünmüşler, hızlı  hızlı  yürüyorlardı.  Kimi  evine geç kalmış, acele  ediyor,  kimi  bir  eğlence  yerine  gidiyordu Herkesin gidecek ve ısınacak  bir yeri   vardı  aslında. 

Çocuklar annelerinin  babalarının yanında  koşturuyorlar, fırsat  buldukça  birbirlerine

kartopu  atıyorlardı.  Gecenin  zevkini  en çok  onlar  çıkarıyorlardı.   Kahkahalarla  gülüyorlar
sevinçle  haykırıyorlardı.  Yalnız  bir  çocuk  vardı ki,  gelip  geçenler, onun farkında değillerdi
ufak bir çocuk  mini minnacık   bir  kız  çocuğu.  Başı  açık,  elbisesi  yama içinde,  yoksul bir
kızcağız  Bir  kapının  önüne büzülmüş,  çıplak   ayaklarını  altına  almıştı soğuktan  morarmış
tir, titriyordu.  
Üzerine  oturduğu  taş  basamakta  buz  gibiydi.  Sanki gecenin  bütün soğuğunu  iliklerinde hissediyordu,  sanki donmuş  buz parçası  kesilmişti.
Geniş bir mukavva kutunun  içine  sıralanmış  kibrit  kutularına  bakarken  gözleri  yaşarıyordu. Evet, bu bir kızdı ogün  bir tek   kutu  kibrit  bile  satamamıştı. Satsa, bir kaç  kuruş  para kazansa, kalkıp  evine  gider,  annesiyle  birlikte  hiç  olmazsa   bir  kase  sıcak  çorba içerdi.

Gidemiyordu,  çünkü  o gün  hiç  kibrit satamadığını annesine  söyleyemezdi.

Soğuktan  üzüntüsünden  titreyen kısık, incecik  sesiyle  kibrit var, kibrit  diye  bağırıyordu.
Sokaktan  geçenlerin  hiçbiri  başını çevirip  bakmıyordu  Herkes  o kadar kendi derdindeydi
bizim  kızı  gören  bile  olmuyordu. 

Ayakları  o  kadar  üşüyordu ki, şimdi  ayaklarında  terlikleri  olsaydı!  Biraz önce  sokak dolaşırken, hızla  geçen bir arabanın önünden  kaçmış, kaçarken  terlikleri ayağın dan

fırlamıştı.   Karşı  kaldırıma  geçtikten  sonra,  dönüp  bakmıştı  ama yaramaz bir çocuk 
terliklerini  alıp  kaçmıştı  işte, neden almıştı ki   terliklerini  neden.  



Kapının girintisine  sığınmış, oracığa  kıvrılıp oturmuştu, parmakları  donmuş,  sızlamaya başlamıştı.   Kızcağız  bu acıya  dayanamadı,  kutulardan  birini açıp  bir  kibrit  çıkardı  parmakları uyuşmuştu  kibrit çöpünü  elinde  güçlükle  tutuyor eli titreye,  titreye  çöpü  duvara  sürttü kibrit birden  alev aldı  tatlı,  yumuşacık, küçük bir alev.  

 Kibritçi  kız  kibriti  bir  elinden  öbür  eline  geçirerek  parmaklarını  ısıttı. İçi  de  ısınmıştı   sanki gürül  gürül  yanan  bir  ocağın  karşısındaydı,  gözleri  aleve dikildi 
ve  sanki  ayaktayken  rüya görmeye  başladı.   Kocaman  bir  oda  vardı ve o sıcacık  odanın içinde  yanan  şöminenin   karşısında  oturuyordu.  Arkasında  kalın  bir  yünlü  hırka, ayaklarında  kürklü  terlikler  vardı. Isındı  iliklerine  kadar  sıcacık  olmuştu  sanki.  
O sırada  kibrit Sönüverdi  Kızcağızın  parmakları  yeniden donmaya, sızlamaya  başlamıştı.

Kibritçi   kız  bir  kibrit  daha yaktı.  Bu  sırada soğuk   bir rüzgar  esti. aleve bakarken, karşısındaki  duvar sanki eridi,  birden açıldı, içerisi  göründü. 
içeride  geniş  bir  oda  vardı.  kar  gibi bembeyaz  örtünün  serili  olduğu  bir masanın üzerine  tabak, tabak, yiyecekler  vardı. Sofrada  gümüş  şamdanlar yanıyor,  odayı  gündüz  gibi   aydınlatıyordu.  Kibritçi  kızın  gözleri  sofranın  ortasında büyük  bir tabağa  konulmuş  nar gibi  kıpkırmızı  kaz  kızartmasına  dikilmişti

Ağzı  sulandı  elini  oraya  doğru  uzattı  kibrit yana, yana  sonuna  gelmişti. parmağını

yakıyordu. Kızcağız  çöpü  yere  atıverdi. Atmasıyla birlikte,  yılbaşı sofrası  silini verdi.
Gözlerinin  önüne  taş  duvar  yeniden dikildi.  Kibritleri  bitiyordu ama  o ısınmak  için  bir  tane daha  yaktı.   Bir  yaz gecesine gitti aniden  Altındaki  toprak  gündüz  güneşten  ısınmış,  fırın  gibi yanıyordu  ve  kız  iliklerine kadar  ısındığını  hissediyordu.

Çocukluğumun ilk yılların da  okuduğum  Masal  benim en güzel  masallarım dan biriydi ve
Okuduğum  zaman  beni  dinlendiriyor  bu  masalı  Sobanın önünde  oturak  okurdum.
Mini  minnacık  kibritçi   masalını  Okuyunca  hak  vereceksiniz  ve Çocukların .
dünyasın  da  bir  masal   Hayatın da  olup  bitenleri  anlatan   masal  diyarı.


Konuk  yazar  Zerrin.ce 




Bizi Takip Edin

Share

11 Aralık 2014 Perşembe

Anılarım benim.


ANILARIM GEÇMİŞE DAYANARAK
Geçmişe başlayarak  umutlarımı  bitirmeden  her gece  Kalemi  alarak elime,  Yazdığım
mısralarda  sonsuza denk  gidi yorum  yılmadan  usanmadan  Ama bir  yanlış var  Doğruyu
biliyorsan,  dürüstlüğü  apansız  geceler  içinde   Yalnız  seçmişim   Evet  iki  satırda yazsam
anlamaya  çalışıyorum  ve başardım için  kendimden  gurur  duyuyorum.

Hayatım da  bulunduğu  içinde  umutları alma ve silme, hayat bir  gerçek  olsa hiçbir zaman gitmesin, İnsanın  içindeki  durum   neler düşündüğümü  belki  tasarruf  edemezsin,
çünkü   bu  dünya  denen  tabiat  o  kadar  boş  nesne ki  düşünürsen  yaşamak  çırpınmanın
hiç  kıymeti   yok  ne  var  ki  insanların  eline bu çırpınmadan yalnız  tabiatın  çeşidi  bol  sayısı  fazla  acı ve  tatlı  hatıralardır.  
Benim  bu  tabiat  denen  boş  varlıktan  elime geçen sadece  bitip  tükenmek bilmeyen  acı  ve kahredici  cilveleridir. 

Düşünüyorum, acaba  benim  dünyada  fedakar  bir  insan  var mı  hayır   olamaz bu imkansız
çünkü  herkes  mesut,  ve  yaşamayı  seviyor.

Bende  yaşamayı  seviyorum verdiği  güzelliği
seviyorum,  benim için  hayat  gibi  görünmeyen  karanlık ve  korkunç bir  uçurum evet  gecelerde  karanlık  ama  anıları  seviyorum,  ay ve   yıldızlar  onlara  renk  veriyor.

Benim  ne  ay  gibi  beni,  seven  sevdiğim  nede  yıllar  gibi  arkadaşlarım,  Tek beni  anlayan 
derdimi   dinleyen   Yazdığım zaman  tek  yerler   demeyen defterlerim göz yaşlarımdan  ıslanıp kuruma yanları   hicran  fırlatırlar  yine  cümlelerimi bitiremeyen şikayet  etmeyen  defterlerdir hakiki  sevgi  herkesin  bahsettiği   en  güzel   rüyaları  andıran. en  geniş  ümitlerle  açılmak  istiyorum. Fakat  ufuklarını  ne gün  ne ay ışığı  Dalgalar  bulutlardan  inmiyor  bunu  da  denizde  bekliyorum  Ümidini  yelken  gibi  asarak bir  gemiye   Sonsuz  mesafelere   doğru  bir  güzel  gün bekliyor.   

Fakat   ömrüm  böyle karanlıklar  içinde   Ümitsizce  beklemekle  geçecek   ne  yazık ki   o mesut günlerimiz bekliyor  bizi.
Düşünüyorum  acaba  dünyada  benim kadar  İyi  insan, Var mı    Hayır, olamaz   bu imkansız
çünkü  herkes  mesut  yaşamayı  seviyor. Ama  ben  yaşamayı  hem tabiatı  verdiği  güzelliği
seviyor.

Güzel  günler  bizi  bekliyor,  evet  geçen günlerimizde  Sabah  oldu  ve çıktığın da geldin   sen
bir  gün  geldiğinde   yalnız   Kalmayacak sın   arkanda  ben  varım dedi  ve  sözü duygulandırdı ve  bu  hayatımın en  güzel  günü  için oldu. 

Konuk  Yazar Zerrin_ce




Share
Bizi Takip Edin

Ateşli biriyle tanışın Adı Kibrit


KİBRİT TARİHÇESİ VE GELİŞİMİ

Bazen gerçekten garip bir tip olduğumu düşünüyorum ince,  kuru  O kadar  parlak  kıvılcım
saçarım,  Öylesine  çabuk kızarım  ki , bir anda tutuşur  İnsanlar,  benim bu huyumu bilirler
ve  beni  kullanırlar. Kızgınlığa  eğilimim ise, tabiatımın  bir  parçasıdır. Aslında, parlamazsam

Çevremdekileri  kızdırırım. Bunun  iyi  bir nedeni  var  ben  kibritim.  Genellikle  çok doğal
saydığınız dan  pek düşünmediğiniz varlığımı, sadece  alev  almadığım  ya da  kutumun  boş olduğu  zaman  fark edersiniz;  bu  doğru değil  mi ?   Oysa  eski  zamanlarda  yaptıkları gibi

iki  çubuğu  birbirine  sürterek  veya  parmaklarınızı  ezme pahasına  bir  çakmak  taşını çeliğe
vurarak,  kuru  yaprakları  tutuşturmaya  çalışırken sizi   görmek  isterdim !  Her iki durumda
 da  mütevazı  kibrite  teşekkür  edersiniz.
    
ALEV ALACAK  KİBRİTİ  İCAT ETMEK
Soyumun  öyküsü, pratik  bir şekilde  ateşleme  için  yapılan deneylerle  dolup taşmaktadır
17. yüzyılda  bile,   Alman   kimyageri   Hennig  Brand  fosforu  bulduktan  sonra, ateşleme

işini   kolaylaştıran  bir şeyi   icat  etmenin  mümkün  olacağı düşünüldü. Oysa bu, bilim  adamlarının  sandığından  daha  fazla  zaman  aldı.

Fransız  Jean  Chancel,  19. yüzyılın  başında  potasyumklorat şeker  ve  Arap  zamkın dan  yapılmış,  kolay  ateş  alan  bir macun icat  etti.  
Onu  tutuşturmak  için  küçük  bir  miktarı,kükürt  emdirilmiş  bir  çubuğun  ucuna  konur  ve  bu,   sülfürik,  aside   batırılmış  asbestletemas  ettirilirdi.  
Bu  herhalde  cepte  taşınacak   bir  şey   sayılmazdı!

Türünün  ilki   olduğu  sanılan  sürterek  tutuşan kibriti  veya sürtmeli  ateşi 1826  yılında İngiliz eczacı    john   Walker  icat  etti.  bu kibrit, sonra  Lusifer   kibriti  veya lusifer  olarak tanınmaya   başlandı   neden  lusifer   Çünkü   bu  kelime,  ışık  getiren anlamındaki  Yunanca  fosfor  sözcüğünün  Latincesi !   Aynı   Yunanca  kelime  2.  Petrus   1:19'da ışık  taşıyan veya  sabah  yıldızı  olarak  kullanılmaktadır!  İspanyolca veya  portekizce   gibi  bazı dillerde beni   hala  Fosforo  olarak  adlandırırlar.

Walker'ın   kibriti  icat ettiği  sıralarda  Prometheanlar  sahneye çıkmaya başladı  yunan mitolojisinde  Titanlardan   olan  prometheus  Olimpos'tan  ateşi  çalıp  insana verdi.   
Onlar,   Chancel'in   buluşuyla  bugünkü  kibrit  arası   bir  yapıdaydı  potasyum klorat şeker  ve zamk  karıştırılıp  ince  bir  kağıt  içine  sarılırdı. Bir  ucunda   sülfürik  asitle dolu, camdan  küçük bir   kapsül   vardı .  
Cam  kırılınca,  kolay  ateş  alan  macunla  birleşen asit tutuşurdu. 

Beagle  adlı  gemiyle  Güney   Amerika'da  seyahat  ederken,  Charles  darwin urugu,  ayda
bir  promethean'ın   camdan kapsülünü   ısırarak  kırdı   ve tutuşmasına  yol  açarak  kolay yarattı Bunlar,  sürtüşme  değil,  kimyasal  tepkime  kibritler  

O  sıralarda  italyan  kimyager Domenico   Chigliano  da  bana  ilgi  gösteriyordu,  çeşitli denemeler  yaptıktan  sonra, küçük çubukların  ucunda   katılaşması  sağlar  antimonsülfit  ile  başka ögelerden  oluşan  ve kolayca  tutuşan  bir  macun  hazırladı.  Pürüzlü  bir  yüzeye  sürtülen  macun  hemen ateş alırdı. 

Macunun esas  bileşimini  oluşturan potasyum kloratla  beyaz fosfor,  hem zehirli,  hem de tehlikeliydi.  Zamanla  bu  madde,  kurşundioksit  veya  kırmızı  kurşunla birlikte  manganezdioksit ve  kırmızı   fosforla  yer  değiştirdi.  Dolasıyla, üretimdeki  zorluklar da 

AĞAÇ  KÜTÜĞÜNDEN  KİBRİTE
Bugün  acaba  nelerden  yapalım  Kısa, ince,  kuru  gövdem, köknar, çam veya  beyaz kavaktan  yapılmış  olabilir. Başım  ise  genellikle  fosforsülfit , klorat,  demir  ve çinko asit, cam tozu
ve  kauçuk yada  zamk tan yapılmaktadır. 

Tabii, kibrit  ailemizde  bol  çeşit  var  ve  bizi  taşıyan  kutular, daha da  çeşitlidir.
Ben  adi   mutfak  kibrit tim,  birde  cerino   adlı  mumlu  kibrit var çubuğu  kıvrılmış  mumlu kağıttan  yapılan  tipik  bir İtalyan  ürünüdür.  Ayrıca  İsveç  kibriti de  var;  onun  fosforsuz
kafası  öylesine   özel   yapılmıştır  ki   yalnız  kendi  kutusunun fosforlu  şeridine  sürtüldüğünde  yanar.

Basitçe  söylemek  gerekirse  üretimimiz üç  evrede  gerçekleşir. İlkin gövdem  olan  kibrit çubuğu hazırlanır;   sonra  yanıcı  macun  karışımı   yapılır.  son olarak da  bu  iki madde birleştirilir.

İlk   evrede,   ağaç  kütükleri  kabuğundan  ayrıldıktan sonra, kesiti  kare veya dikdörtgenolan  milyonlarca  ince  çubuğa   bölünür.  Öte  yandan,  mumlu  kibriti  yapmak için,  kıvrılmış
mumlu  kağıttan  oluşan   uzun  şerit,  yuvarlak  delikli  bir  kalıptan   geçirilir.  
Sonra daiki   buçuk  santimlik parçalar  halinde  kesilir.
Ucundaki  macun, türlü  kimyasal  maddelerden  yapılır ve kibritin cinsine  göre  değişebilir.
Son  evre,   iki  kısmın  birleştirilmesidir.  Biz  kibritler,  başımız  -aşağıda olmak  üzere  bir kalıba  koyarız   ve  başımızdan macunla  kaplı   bir  rulo  geçirilir.


Daha sonra  kurumaya  bırakılır  ve  sonra  paketleriz.  Başımızı sürttü, günüz  pürüzlü yüzey kibrit   kutusunun  yanına  sürülen  cam  tozuyla  karışık  bir  tutkal   tabakasıdır. Bir  zamanlar   tüm  üretimimiz elle  yapılırdı.  şimdi  ise,  makineyle  yapılmaktadır. Artık  bizlerden  milyonlarca   yapılmaktadır. 

Uyarıcı  kısa  bir  söz.  Bizi   çocukların  erişebileceği  yerlerde   bırakmayın. Onlar, çok meraklı     ve  yetişkinlerin   kopyasıdır.  
Birde bakarsınız  başımı   kutunun  yanına sürtmüş  ateşli  karakterim   gereği  hemen   tutuştuğum dan   küçücük  bir  alev, büyükbir   yangına  yol   açabilir.   öğleyse  beni   dikkatli   kullanın .

Konuk yazar  zerrin_ce 




Bizi Takip Edin

Share

10 Aralık 2014 Çarşamba

Uzun Bir hayat için arayış




BİR YAŞAM İÇİN ARAYIŞ 1.TEMMUZ.1991

Çocukluğunuzda  çekilmiş  bir  resminize bakıp  da  Hayat  aslında  ne kadar  kısa ! diye
hiç  düşündünüz  mü?    Sonra'da  Acaba  şimdi  beklediğimden  çok daha  uzun  yaşaya bilir
miyim  diye  merak  ettiniz mi?

İnsanlar  çok  uzun zamandan beri  gençlik enerjisi  ile   dolu  uzun hayatı  aramaya  devam 
etmişlerdir.  Fakat  acaba  böyle  bir  ümit  sadece  iyimser  bir  düşüncenin mi  ürünüdür?  Şimdi bazı  kişilerin  iyimser  olmak  neden  sağlam sebepler  bulunduğuna bir bakalım. 


                                    










                             UZUN  BİR  HAYAT İÇİN  ARAYIŞ 
Daha  uzun  bir  ömürle  ilgili  konu,  hemen, hemen  hayatın kendisi  kadar eskidir. Bu nedenle
hem  eski  hem de  çağdaş  tarihin, uzun ömrün  sırrını  arayan  insanlarla  ilgili  masal  efsane
dolu  olmasına şaşmamak gerek.

Örneğin, Romantik dönemle  ilgili  tarih, İspanyol  kaşif  Juan  ponce de  Leon'un  Ms  1513 yılında  kuzey  porto  Riko'dan  yolculuğa çıktığında  gençlik  çeşmesini aradığına bizi inandırır   Fakat  çağdaşları  onun  bu   yolculuğu,  köleler  ve  yeni  yerler  bulmak için  yaptığını  belirttiler. Bu kaşif  gençleşmeyi  sağlayacak  bir  çeşmeyi  değil,  gençleşmeyi bir  çeşmeyi  değil,  bugünkü Florida'yı  keşfetti,   Buna  rağmen, efsane hala sürüp gitmekte.

Daha eski çağlara gidersek,  Akadların   M Ö  18  yüzyıldan  öncesine  ait  kil  tabletler  den çıkarılmış  olan Gılgamış  destanı, arkadaşı  Enkidu  öldükten  sonra,  ölüm korkusunun  sürekli olarak  kendisine  musallat olduğu  Gılgamış'ın  hikayesini  anlatır. 

Destan, onun seyahatlerinden  ve  ölümsüzlüğe  ulaşmakla  ilgili  zorlu,  fakat  sonuçsuz çabalarından bahseder. 
Yakın bir dönemde, 1993  yılında, Lost Horizon  Kayıp ufuk  adlı  kitabında, James hilton 
Şangri  la  adındaki  hayali  bir diyardan  söz etti.  Orada oturanlar  hemen  hemen 
kamil   bir hayat  sürerek,  cennet  gibi  bir ortamda oldukça  uzun  yaşıyorlardı.

Bugün bile, daha iyi  ve uzun bir  hayat vaat eden olağan dışı ve egzotik  yolları araştırmaya   kendilerini  adamış  kişiler  vardır. Başkaları ise, daha  pratiğe  yönelik bir yaklaşım gösteriyorlar. Bu kişileri,  sert  sağlık  önlemleri   alıyor  ya  da  beden hareketleriyle,  birlikte  sıkı  perhiz yapıyorlar. 
Bunun, daha genç  görünüp  kendilerini daha  iyi  hissetmelerine  yardımcı  olacağını  ümit ediyorlar.
İşte tüm  bunların  temelinde, insanın  en  temel  arzusu olan  daha  uzun ve  daha mutlu
yaşamak  vardır.

                                                  BİLİMSEL YAKLAŞIM 


Yaşlanma  ve yaşlıların sorunlarıyla  ilgili   çalışmalar, ciddi  bir bilim  dalı haline  gelmiştir
Ünlü  bilim  adamları,  yaşlanmanın  nedenini  bulmak  üzere olduklarını  düşünmektedirler.

Bazıları  da,   yaşlanmanın  genlerde,   programlandığına inanıyorlar. Diğer  bazı  kişiler ise,  bunun,  metabolizmada  iz  bırakan   hastalıkların   ve zararlı   yan ürünlerin  birikimi sonucu  oluştuğunu  düşünüyorlar.  Başkaları  da  yaşlanmayı,  hormonlara  veya  bağışıklık  sistemine  bağlıyor. 

 Bilim adamları  yaşlanmanın  nedeni   kontrol  altına  alınırsa, ortadan  kaldırılmasının  da  olası  olduğunu  söylemektedirler,

Ölümsüzlük  arayışları  nedeniyle, bilimle  bilim kurgu  arasındaki  çizgi  gittikçe  ayırt edilemez bir  hal  almaktadır. Klonlama  buna  bir   örnektir. Burada   amaç, hücre ve genlerle  oynayarak  bir canlı   varlığın  benzerini  üretmektir.  yani   klonlamak  böylece eğer   canlının   vücudunun  herhangi  bir  kısmı   veya  organı   hastalık  geçirirse  yada  zayıflarsa. klondan  yeni  bir organ alınıp, tıpkı  bir arabanın  yıpranmış   bir parçasını  yedek parçayla  değiştirir  gibi, vücuda nakledilebilir.  
Bazı  bilim adamları  klonlama  yöntemiyle yapılabilecek  şeylerin  teorik  olarak  sınırını olmadığını  iddia  ediyorlar.  


Konuk yazar  zerrin.ce 




Share
Bizi Takip Edin

26 Kasım 2014 Çarşamba

Unuttum





Unutacak  Kadar  sevmedim
Sevgimin  en  güzelini
Yıllarda  geçse  unutmayacağım
Mazide kalan  yıllarım















Elbette  bir gün  buluşacağız
Sana  olan  sevgi  unutulur mu
Karşıma  ilk  çıkan ilk  sensin
İlk  mısralar da  ki  gibi















Sevgi  dayanışma gibidir
Sev  seni  seveyim  seni
Sevgi  dayan  ilk  ve sondur
Senin gibi  var mıdır










Yarınlarını   bekleyeceğim
Umudunu  söndürme 
İlk  olduğu gibi  geç
Yalnızım yalnız










Kim  yanında 
Olmasın  hiç 
En  güzel   günümüz 
Hep  aynıdır













Yıllarımı  verdim 
Sana  bir çok sebebi var
Bir  zamanlar  sevdim seni
Aynı  günden biriydi










Gerçek  hayat mıdır
Bu senin dediğin 
Hiç  olmasın verdiğin 
Emeğimin karşılığı dır 








Biri  git  dedi   dünyamdan 
İçim de  biri  sesleniyor
Yalvarırım sesimi  duyma 
Sakın  bir daha geçme








Kimi dertli  kimi hüzün
İçin deki sözlerini 
Nerden  bileceksin
Umutlarını  söndürme 

















Yanımdan geçiyor 
Birilerini  anlıyorum 
Issız adadan  geçip 
Yıldızlara  bakıyor
















Sen  din oraya  bakan 
Yalnız  birimi  var 
Gittin  gelemezsin 
Nedir  bu sebebin söyle












ZERRİNCE__




Share
Bizi Takip Edin

16 Kasım 2014 Pazar

Amatör Sesler (Senden Sonra)


SENDEN SONRA
Amatör Yetenekler Ümran ve Adem ikilisinden





Share
Bizi Takip Edin

Resimler denizin kırmızısı



KIRMIZIYI  SİMGELEYEN GÖKYÜZÜ

Deniz insanın içini  açar, Deniz mavilik, deniz sonsuzluk,deniz Özgürlük demektir.
Deniz dendiğinde   yada  denizi  gördüğünde  bir  insan  şöyle rahat, şöyle  derin  bir nefes alınır Kuşlar gelir aklına insanın, gemiler, Kız kulesi ve dalgalar gelir. 


Hatta bazen martı  olup uçmak ister insanın yüreği denizin  Sonsuzluğunun üzerinde deniz
Bazı insanlar için,  sadece bir su  kütlesi değildir. 
Denizsiz yaşayamayan, suyu denizi yok diye bazı şehirlerde  barınamayan İnsanlar  tanırım ben. 
Elinize  simidinizi alıp, bir  çay söylediyseniz  eğer ki köşedeki   çay  bahçesinden  sonrada oturup  yudumlayarak  bunları denize  karşı  sizde  deniz siniz yaşamazsınız  artık. Hele  o  iyot kokusu yok mu dur? 


İnsanı  nelere  götürmez ki ?  Dağlara, ovalara çocukluğa  aşka  Deniz siz  yaşayamam ben  yazın sıcağında,  Buz  gibi  sularında,  Serinlemek,  manzarasıyla  yemek,  Akşam  yemeklerini deniz güzellik,  Deniz  mutluluktur  benim için  Kucaklayın sizde denizi  size sonsuzluğu   getirecektir. 

Çıktım  ve  yola oturdum denizin gökyüzüne bakarak  oturdum deniz  ne kadar  dalgalıda olsa, sonunda  durulur. Denizin  sakin   olduğu  zaman,  Büyük  dalgalar  çarpmaz.
Denizin  kenarında oturarak, ve ya  suya  bakarak  denizi  aşamayız.





Bizi Takip Edin

Share